İkinci Dünya savaşından sonra Avrupa ülkelerinin genelinde gözüken ama en çok Almanya’da hissedilen işgücü azlığı yüzünden, Türkiye’den binlerce vatandaşımız trenlere doluşup ‘’Almanya, acı vatan’’ın yolunu tutmuştu. Bu vatandaşlarımız aradan geçen süre içinde oraya yerleşti ve ailesini orada kurdu. Her ne kadar Türkiye’yi unutamasalar da ekmek oradaydı onlar için. Çocukları orada büyüdü ,orada okudu. Sonra onların çocukları da büyüdü, onlar da orada okudu. Bu hikaye günümüze kadar böyle geliyor. Oraya ilk gidenlerin torunları şu anda Almanya’da milletvekili bile olmuş durudalar. Herkes kendince bir çıkış, bir emek mücadelesi verdi acı vatanda. Kimisi işçisin sen işçi kal düstürüyla devam etti kimisi de ticareti denedi. Gençler ise başka bir şeyi keşfetmişti; spor. Almanya’nın yüksek imkanlarıyla başarılı olurlarsa kendilerini kurtarabileceklerdi o sıkışmışlıktan. İşte bunu gören bazı Türkiyeliler Almanya’da Berlin Türkiyemspor’u kurarak o gençlerin önünü açmaya uğraştı. Çünkü onlara göre bizim gençlere gerekli şanslar verilmiyordu.
O Berlin Türkiyemspor’da 90’lı yıllarda bir genç sivrilmeye başlamıştı. O da kendini gösterip bu sıkışmışlıktan kurtulmak istiyordu. O gencin adı Ümit Karan’dı. 19 yaşında Berlin Türkiyemspor’da oynarken ülkemizin en gezgin, en araştırmacı başkanlarından İlhan Cavcav’ın radarına yakalanmıştı. Türkiye’ye geldi sonunda, acaba yeni bir başlangıç mıydı onun için. Gençlerbirliği ile çıktığı maçlarda gayet başarılı performans göstermeye başlayınca bir anda isminden epey söz edilmeye başlandı. Evet artık istediği yerdeydi, kendini herkese kanıtlamıştı. 5 sene oynadığı Gençlerbirliğinde çok başarılı bir performans çizdi ama onun gözü daha da yükseklerdeydi. Galatasaray her transfer döneminde Ümit ile ilgileniyor ama İlhan Cavcav’ı ikna edemiyordu. Sonunda Cavcav ikna oldu ve Karan 2001 yılında Galatasaray’a imzayı attı. Galatasaray’da ise başarısız bir Serkan Aykut denemesi kafalarda hep acaba sorusunu bırakıyordu. Ümit ise bu soruları forma giydiği maçlarda sildi. 8 sene boyunca oynadığı maçlarda gollerini attı, attırdı. Geçiğimiz 2008-2009 yılında belki iyi bir performans gösteremedi, belki Hagi döneminde istenmeyen adam oldu ama her zaman Ümit Karan’dı o. Hatta sadece Karan’dı.
Kadıköy’de golünü atıp tribünlere sesiniz gelmiyor diyendi, yine Kadıköy’de havada topa uçan ve hem topu hem kendini ağlara yollayandı, İkiz kulelerin yıkıldığı 11 Eylül günü Lazio’yu yıkandı, Nou Camp’ta Frank De Boer kafasını uzatmadan ayağını araya sokup topu filelere yollayandı, Kayseri’de harika bir gol atıp seyircileri kameraya alandı, Anfield Road’da oyuna girer girmez attığı 2 golle KOP tribününe tırnaklarını yedirendi, Ali Sami Yen’de Fenerbahçeli oyuncuların provakasyonuna karşı orta yuvarlakta nöbet bekleyendi, İzmir’de oynanan Vestel Manisaspor maçında orta sahadan gelen topa gelişine müthiş vuruş yapan ve kalecinin tüm çabasına rağmen topu ağlara yollayandı Ümit Karan. O öyle bir goldü ki spiker bile şaşırmış ‘’Van Basten misin Ümit Karan’’ diye bağırmıştı.
İşte böyle efsane bir adam resmi sitede 3 satır bir yazıyla veda etti Galatasaray’a. Resmi sitenin yazısı 3 satırdı ama taraftarın gönlünde roman gibi bir veda yazısı vardı onun için. Tıpkı tüm yaşattığı zaferler gibi. Her şey için teşekkürler Ümit Karan, bu taraftar seni unutmayacak.
27 Haziran 2009 Cumartesi
''Van Basten misin Ümit Karan''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Tam da içimden geçenleri yazmışsınız...
YanıtlaSil3 satırla elveda...