28 Ocak 2010 Perşembe

Giovani Dos Santos Galatasaray'da.


''Giovani Dos Santos: Bu ismi şimdiye kadar duydunuz mu? Eğer futbolu çok yakından takip etmiyorsanız cevabınız hayır olabilir ama bir şeye emin olun yakında fazlasıyla duyacaksınız. Yıldızı Meksika Ulusal takımı ile U17 dünya şampiyonasında parlayan Dos Santos, her yetenekli genç oyuncu gibi Avrupa’nın bir çok ünlü kulübünden teklifler aldı. Bunların başında her zaman altyapıya önem veren Barcelona'nın yanı sıra zenginim diye kasım kasım kasılan Chelsea'de mevcuttu. Ancak Dos Santos doğru tercihi yapmışa benziyor, Barça'nın müthiş altyapı hocaları ve altyapı tesisleri onu geleceğin Ronaldinho'su veya Maradona'sı yapacağa benzer.''


Yukarıdaki paragrafı okuyunca biraz şaşırabilirsiniz. Ancak bu yazıyı 4 sene önce kaleme almıştım. Giovani’nin ne gibi bir potansiyelini azıcık Dünya futbolunu takip edenler bilirler. O günlerin ismi en çok zikredilen oyuncularından biriydi. Bizde tabi bu oyuncuyu Galatasaray’a öneriyoruz zannetmeyin diye tamamlamışız cümlemizi. Ama kader 4 sene sonra yollarımızı kesiştirdi. Şimdi isterseniz Dos Santos’u biraz daha yakından tanıyalım.

Giovani Dos Santos Meksika’nın Monterrey şehrinde Dünya’ya geldi. Bu hususta ilginç bir şeyi de sizinle paylaşacağım yazının sonunda. Babası Gerardo dos Santos yani bilinen adıyla Zizinho, Brezilya’dan Meksika’ya futbol emekçisi olarak gelmiş biriydi. Gio’da burada Dünya’ya geldi ve doğup büyüdü. Ailenin diğer oğullarından birisi olan Gio’nun kardeşi Jonathan Dos Santos’da şu anda Barcelona forması giymektedir. Yani yarı Brezilya asıllı bir oyuncu Gio. Monterrey’de başladığı futbol yaşamında Barcelona Scoutları tarafından erken yaşta keşfedildi ve İspanya yolunu tuttu. Bu süre içinde bir çok kulübünde listesindeydi. Yaşlı kıta’ya geldiğinde henüz 13 yaşındaydı. Ancak çok kısa zaman sonra Dünya’ya adını duyuracaktı. Peru’da yapılan ve Meksika 17 yaş altı takımının Dünya şamyonu olduğu Fifa 17 yaş altı tunuvasında Meksika formasını giydi ve asıl çıkışını burada yaptı. Tıpkı takım arkadaşları Carlos Vela, Hector Moreno, Cesar Villaluz, PAtricio Araujo gibi. O turnuvada Meksika ile aynı grupta yer alan Türkiye ise, grup maçında Caner Erkin’in son dakika golüyle Meksika’yı 2-1 yeniyordu. Ancak Brezilya karşısında şansız bir mağlubiyet alan takımımız turnuvayı Dünya 4. olarak tamamlamıştı. O turnuvada en değerli oyuncu ödülünü şu anda Manchester United forması giyen Anderson alırken , 2.sırada Gio yer almıştı. 3. ise yine tanıdık birisi, Nuri Şahin olacaktı.

İşta bu turnuva aslında Gio’nun kadereni epey etkilemişti. Barcelona’da oynama sırası kendisine gelecekti yavaş yavaş. Ancak İspanya’daki 3 yabancı kontenjanı önünde büyük engel oluyordu o sıralar. Henüz İspanya vatandaşlığına geçememişti ve önünde Eto’o, Rafa Marquez, Ronaldinho vardı geçmesi gereken. Daha sonra Rafa Marquez’in vatandaşlığa geçmesi ile rahatladı ve daha çok oynama fırsatı elde etti. Tabi başında Rikaard gibi bir hoca olunca insanın geleceği ile ilgili endişe duyması yersiz oluyor. Bulduğu fırsatları değerlendirse de Barcelona’nın talihsiz bir döneme girmesi onun için de işleri sıkıntıya sokacaktı. Frank Rijkaard’ın ayrılışının ardından o da fazla kalamamış ve sene sonunda ada yolunu tutmuştu. Barça’da iken ilk resmi lig maçına A.Bilbao karşısında 18 yaşında iken çıkan Gio yine ilk şampiyonlar ligi deneyimini bu takımda gerçekleştirmiş ve O.Lyon’a karşı oynamıştı. 2007-2008 sezonunu REal Murcia deplasmanında 5-3’lük galibiyetle kapatan ama istediğini alamayıp ligi 3. bitiren Barça’da o maça ilk 11’de çıkan Gio, hattrick yaparak İspanya’ya veda ediyordu.

Ada’ya çok yüksek sayılmayacak bir transfer bedeliyle gelmişti. Ondan beklentiler yüksek olduğu için burada kendini daha rahat göstereceği ve yıldızının parlayacağı düşünülüyordu. Ancak teknik direktör Harry Redknapp’ın gözüne bir türlü girmeyi başaramayan Gio kısa bir süre İpswich Town tecrübesi de yaşadı. Konuştuğu her zaman teknik direktörünün onu anlayamadığını söyleyen Gio adeta birisini işaret eder gibiydi. Onu çok iyi anlayan ve güvenen birisini. İşte bu gecikmiş birleşme şu andan itibaren geçekleşti ve Frank Rijkaard ile Giovani Dos Santos tekrar buluştu. Bu bizim için rüya gibi bir buluşma aslında. İsimleri çok değil 3-4 sene önce rüyalarımızı süsleyenlerin formamız altında buluşması.

Tabi Gio’nun kulüp performansına değinmişken ulusal takımdaki durumunu atlamayalım. 2005 yılndaki U17 şampiyonasından sonra hemen hemen aynı takım hatta biraz daha takviyeli şekilde Kanada’da düzenlenen Fifa 20 yaş altı Dünya şampiyonasına çıkmıştı. Gio bu takımında 10 numarasıydı. Yine Vela, Moreno, Villaluz, Araujo gibi isimler kadrodayken onların yanına Javier Hernandez, Pablo Barrera gibi isimleri de ekliyordu Meksika. Grup aşamasını yine lider tamamlamıştı yine Meksika ve Gio’Nun 2 golü vardı. 2.turda da yine Gio’nun 1 gol attığı maçta Kongo’yu 3-0 geçip Arjantin karşısına çıktılar. Arjantin’e 1-0 yenilip çeyrek finalde veda etmişti Meksika turnuvaya. Ama o Arjantin’de zaten turnuvayı şampiyon olarak kapatacaktı. U17 turnuvası sırasında gümüş top ödülünü alan Gio bu turnuvada da bronz top ödülünü aldı. O turnuvada Brezilya adına yer alan isimlerden birisi de Jo idi.

Meksika alt yaş kategorilerinde bu başarıları elde eden Gio beklendiği gibi A takım düzeyine de yükseldi. Meksika’nın çok alternatifli hücum hattında yer almak kolay olmasa da üstün yetenekleriyle formayı kaptı. Etkili kanat bindirmeler, üstün tekniğinin yanı sıra bitiriciliği de iyi olan Giovani’nin tek dezavantajı zayıf fiziği gibi gözüküyor. Ancak topa hakim oluşu iyi olduğundan dolayı ikili mücadelelerde kolay adam eksiltebiliyor ve rakip kaleye gidebiliyor. İki ayağını da kullanabilen, sağ ve sol kanat ile forvet arkasında başarı ile oynayan Gio, biraz zorlansa da forvet olarak da oynayabilmekte. Aslında ileri üçlünün solu veya sağında forvete yardımcı olarak çok çok daha başarılı. Jo gibi etkili bir Target Striker’a nice asistler yapacağını düşünüyorum.

Transferi gündeme gelir gelmez çok heyecanlanmış ve olumlu haberin gelmesini beklemiştim. Giovani Dos Santos gerçekten çok doğru atılmış bir adımdır. Eğer bu transferi Dünya kupası sonrasına bıraksaydık almamız bir o kadar da zorlaşırdı. Belki şu aşamada kendisine yer bulmak biraz zor gözükse de kullanılacak opsiyon ile önümüzdeki seneler çok faydalanacağı bir oyuncu transfer etti Galatasaray.

Ayrıca Giovani Dos Santos ülkemizde oynayacak 3. Meksikalı oyuncu. Daha önce Sergio Almaguer ve Antonio De Nigris oynamıştı. Bu 3 oyuncunun da ortak özelliği Monterrey doğumlu olması ilginç bir tesadüf. Almaguer gibi hayal kırıklığı yaratmayıp, De Nigris gibi bizi üzmeyeceğini düşünerek hoş geldin diyoruz G2S’e.

27 Ocak 2010 Çarşamba

26 Ocak 2010 Salı

Hiçbir Şeyimi Kesmem, Ne Olur Git


Harry Kewell'ın ayrılması gündemde şu aralar Galatasaray'da. Çoğu taraftar Kewell'ın ayrılmasını istemiyor. Artık o bizim için efsane oldu. Ancak ben efsane olarak ayrılmasını istiyorum. Tadı damağızımızda buruk bir tat bırakacak olsa da, efsane olarak ayrılmasının daha doğru olacağı kanısındayım. Daha çok yeni Nonda'nn tribünlerde yuhalandığını görünce kesinlikle gitmeli diye düşündüm. Nonda gibi  200 bin dolara alınıp, yedekliği sorun etmeyen, sevimli bir ailesi babası bile yuhalanıyorsa bu yarın döner dolanır Kewell'a da gelir. Nonda'nın ilk yarı yaptığı katkılar, geçmiş yıllarda yaptığı katkılar, unutulmaz kafası filan unutulmuş hep. Fenerbahçe kupa maçında, son saniyede sağ kanattan müthiş bir hareketle sıfıra inip topu Ümit'e çıkarması efsanedir ve unutamam. O sırada aklı sıra bizimle tribünlerde dalga geçen rakipleri anında susturmuştu.

Nonda yaşlandı, Nonda ağır sakatlıklar geçirdi, sözleşmesi de sene sonunda bitecek. Şu ortamda bile ona sabır gösterilmiyor. Her yerde üstü çizilmiş bir adam haline gelmiş. Bugün Kewell kalsın, gidecekse Nonda gitsin diye yazılmaya başlanmış. Yarın öbür gün aynı şeyler Kewell için de yazılabilir. Yarın o da yaşlanacak, o da sakatlıktan dönecek. Eğer 2 ay  gol atamaz, form düşüklüğü yaşarsa yuhalanmasını istemem. Efsane olarak gitsin... Yönetimin yapacağı en doğru iştir. 

25 Ocak 2010 Pazartesi

Salvador Cabanas


Bugün öğleden sonra aldığım bir haber sonrası başımdan aşağıya kaynar sular döküldü tam anlamıyla. Salvador Cabanas başından vuruldu diyordu haber siteleri. Üstelik Cabanas'ı doğru dürüst tanımayan etmeyen ülkem medyası da flaş diye geçiyordu haberi. Hemen Meksika sitelerine, forumlarına girdim olayın aslı astarını öğrenmek için. Maalesef haber doğruydu ve Cabanas ciddi şekilde yaralanmıştı.

Tahmin ediyorum Salvador Cabanas'ı Türkiye'de benim kadar seven, izleyen ve takip eden başka birisi daha yoktur. Her fırsatta çok büyük oyuncu olduğunu dile getirdim. Üstelik oynadığı takım America, Meksika'da hiç sevmediğim takımdır. Ama ona rağmen Cabanas'ın büyük hayranıyım. Salvador dün gece gittiği barın tuvaletinde başından silahla yaralanmış. Olay çok taze olduğu için her kafadan ses çıkıyor. Ama en çok üstünde durulan ihtimal ve anlatılan; Cabanas, onu soymak isteyenlere karşı direnmiş ve böyle olunca da vurmuşlar. Sağlık durumu ile ilgili de her kafadan ses çıkıyor. Eşi kendisiyle konuştuğunu ve bilincinin bir ara o düzeyde açık olduğunu söyledi. Sanırım hastaneye yatıp operasyona girene kadar da açıkmış. Diğer yandan bazı medya kuruluşları beyin ölümü gerçekleşti diye haber girdi. Ama America başkanı Michel Bauer bunu hemen yalanladı. 

Cabanas çok yetenekli ve kaliteli bir oyuncu diye sürekli övüyordum kendisini zaten. Ama bugün yine bazıları FM'de almıştım 10 numara adamdı, finishingi 20'ydi yazınca içim bir garip oldu. Adet edindik şu huyu sanırım. De Nigris için de yazılmıştı benzer şeyler. Cumartesi gecesi 03:00'e kadar oturdum kendisini izlemek için. Ama ben finishing veya composure anlamam. Bu adamın gerçek hayatta bir hayranıyım. Attığı son gol ofsayt sebebiyle iptal edilmişti. Umarım bu sefer hayata golü gerçekten atar ve aramıza döner. 

Şimdilik mutlu haberleri bekliyorum. Dayan Chava!!

22 Ocak 2010 Cuma

İtirazı Olan Varsa Şimdi Konuşsun...


Amerikan film klişelerindendir ama severim. Hıncal Uluç'ta değinmişti yakın zamanda bu konuya. O filmlerde düğün olur ve dini görevli kalabalığa şöyle bir cümle kurar; ''Bu evliliğe itirazı olan varsa ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun.'' Klişedir ama güzeldir. Çünkü söylenecek şeyler zamanında söylenmelidir. Nikahtan 3 ay sonra çıkıp biri; ''Durun siz kardeşsiniz.'' derse ortamı rahatlatmış değil germiş olur. Oldboy misali olaylar farklı yere gider.

Neyse konumuza dönersek Jo'yu Galatasaray transfer etti bildiğiniz gibi. Daha önce Elano konusunda da yazmıştım bunu. Bizim taraftarın yumuşak karnıdır bu. Medyanın dolduruşuna çok çabuk gelir. Lincoln gelmemiş vurun kellesini, Jardel çok para alıyormuş yakın parasını, Felipe koşmuyormuş kırın bacaklarını diye gider...Jo'da futbol olarak konuşulacak bir adam değil. Ama ilk ofsaytı Brezilya'lı olması. Ben Kaka dışında normal bir Brezilyalı futbolcu tanımıyorum. İlla ki bir kusuru var hepsinin. Kaka'da doğuştan zengin olduğundan sonradan görme değil. Jo mutlaka çok katkı sağlayacaktır takıma. Avrupa liginde oynayamaması bu transferi hayal kırıklığı olarak tabir etmeme neden oldu benim. Galatasaray için ilk hedef Avrupa başarısıdır her zaman. Lig araçtır. Ancak daha 1 hafta önce Nonda ile mi eleyeceğiz A.Madrid'i diyen arkadaşlarımın ''Jo iyi adam boşver, bir şekilde hallolur Avrupa işleri''demesi enteresan. Ben o dönemde Nonda yeter, transfere gerek yok diyordum üstelik. Şimdi ben karamsar düşünüyorum bu arkadaşlarım optimist. Bir enteresanlık var bu işte. Tabi Jo ile de veya başka bir forvet transferi ile de A.Madrid'i eleyeceğimiz garanti değil. Ama en azından yönetim elinden geleni yapmış olacaktı o zaman. Eğer elenirsek seçim zamanı muhalefetin eline büyük koz vermiş olacağız. ''Galatasaray'ı küçük düşüren kulüp haline getirdiler'' lafları şimdiden kulağımda. Sanki kendi dönemlerinde Kaka ile Ronaldinho yan yana oynuyormuş gibi.

Şimdi bu transfer konusunda sıkıntılar olduğunu yazdım ancak bu Jo'ya destek olmayacağım anlamına gelmez. Tabi nice adamlar var ki Jo'yu yere göğe koyamayıp ilk basın dolduruşunda kurşuna dizecek..İşte onlara söyleyeceğim şu;

''İtirazı olan varsa şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun.''

19 Ocak 2010 Salı

16 Ocak 2010 Cumartesi

Jackson Martinez Jaguares'te


İndipendiente'nin yıldızı Jackson Martinez Meksika takımlarından Jaguares de Chiapas'a geçti. Meksika liginde sevdiğim 2 takımdan biridir Jaguares. Bofo Bautista ve Nery Cardozo'yu kaybetmişlerdi. Mutlaka takviyeye ihitiyaçları vardı ve bunu en iyi şekilde yaptılar. Burada da fazla kalmaz zaten Martinez. Buradan sonraki durağı ya America CF ya da Avrupa olur. Kolombiya'dan önce Teofile sonra da Martinez gitti. Bakalım ikisini de yakından izleme olanağım olacak yine.

15 Ocak 2010 Cuma

Nazım 108 Yaşında




Nazım Hikmet Ran'ı 108. doğum gününde bir kez daha saygıyla anıyoruz. Bugünlerde kendilerine sahip çıkanları görse eminim çok şaşırırdı. Bir popülerlik halinde Nazım Hikmet'e sahip çıkma yarışı var her cenahta. Çok ilginç gelmiştir bana hep bu sahiplenme yarışı. ''Bu memleket bizim'' der gibi ''Nazım Bizim'' demek isterdim onların suratlarına karşı. 

Galatasaray Sağlık Kurulu

11 Ocak 2010 Pazartesi

Oussama Darragi


Adı: Oussama Darragi
Doğum Tarihi: 3 Mart 1987
Doğum Yeri: Tunus
Oynadığı Takım: Esperance Tunus
Mevki: Ofansif Orta Saha
Boy: 1.90
Yaş: 22
Lakabı: Picasso

Esperance Tunus forması giyen genç yetenek. Daha önce aynı takımdan Michael Eneramo'yu yazmıştım. Tabi onu görüp de Darragi'yi atlamak olmazdı. Hem kendi takımının hem de Tunus ulusal takımının 10 numarası. Gerçekten çok yetenekli bir oyuncu. Bu Afrika kupasında yıldızının parlamasını bekliyorum. Uzun boyundan beklenmedik şekilde teknik, aynı zamanda mücadeleci ve son vuruşları da iyi bir oyuncu. Avrupa'ya geçişi yakındır.

9 Ocak 2010 Cumartesi

Afrika Uluslar Kupası Grup Değerlendirmesi 2


Togo'ya Cabinda'da yapılan silahlı saldırı sonucunda takımda yaralılar oldu ve otobüs şöförü hayatını kaybetti. Önce şans eseri ufak yaralanmalarla atlatan sporculara geçmiş olsun diyelim. Ancak medyada ve bloglarda gördüğüm enteresan yorumlara da değinmem lazım grupları yorumlamadan önce. Efendim batı medyası ve kulüpleri hemen yaygaraya başladı, oyuncularımızın can güvenliği yok hemen geri gelsinler diye. Medya'da şak şak tutuyor buna.Ruanda'da 1 milyon insan katledilirken olayı sadece seyreden, hatta destek veren Fransa ve Belçika kendi oyuncularının sağlığından endişe duyuyormuş. Cetvelle sınır belirleyen İngiltere Adebayor'un sağlığını merak etmiş. Bizim basına gelirsek yaygaraya onlarda katıldı. Vay efendim burada turnuva yapılırmıymış. Oyuncuların can güvenliği yokmuş. Nerede yapılsın peki. Senelerdir sömüre sömüre bitiremediğiniz, dininizi, silahınızı pazarlama ve daha da çok para kazanma uğruna savaşlar çıkarttığınız kıtada güvenli yer mi kaldı. Hmm pardon Sudan vardı değil mi? Hani başbakanımızın oralara kadar gidipte soykırım filan göremediği Sudan. Aslında mantıklı Sudan'a alınabilir turnuva..

Neyse geçelim işin bizi asıl ilgilendiren futbol kısmına. Hafta içi A grubunun yorumunu yapmıştım. şimdi diğer gruplara da kısaca değineceğim. Keyfim kaçtı çok uzatamayacağım çünkü. B grubunda Fildişi Sahilleri sadece grubun değil turnuvanın da favorisi. Kadrosundaki isimleri tek tek saymaya lüzum yok. Ortalama futbol seyircisi zaten hemen hemen hepsini tanıyor. Sadece kalelerinde bir sıkıntı var. O kadar üst düzey oyuncu varken kalecileri vasat bir oyuncu. Gana ise Appiah ve Muntarisiz geldi. Ancak Essien,  Anthony Annan gibi orta saha oyuncuları yine etkili olacaktır. Forvetleri de gayet iyi. Asamoah Gyan, gençler turnuvasında yıldızı parlayıp Milan'a transfer olan Adiyiah, Andre Ayew etkili isimler. Kalelerini de bildik bir isim koruyor; Richard Kingson. Togo çok şanssız bir şekilde turnuvaya geldi. Kadroları zaten yeterli değilken bir de bu saldırı morallerini iyice bozabilir. Ancak oyuncular tam tersine bu saldırıya karşı kenetlenip ekstra motivasyonla da oynayabilirler. Buna rağmen takımın herşeyi Emmanuel Adebayor. Genç bir kadroyla turnuvadalar. 30 yaşın üzerinde sadece kaleci Agassa var. Şansları Fildişi ve Gana'ya karşı çok zor. Adebayor'un insan üstü performansına bağlılar sadece. Burkina Faso da zor bir gruba düşmenin sıkıntısını yaşıyor. Hamburg'lu Pitoipa ve Marseille'lı Kabore en tanındık isimleri Burkina Faso'nun. Fildişi'nin lider, Gana'nın 2. çıkmasını bekliyorum.

C grubunda ise işler biraz daha belirgin diğer iki gruba göre. Mozambik tam kapalı kutu. Takımın çoğu G.Afrika cumhuriyeti liginde oynuyor. Pek bilindik bir isim yok. Benin'de ise Denizlispor'da bildiğimiz Koffi Anderson, PSG'li Sessegnon ile bir Galatasaray'lı olarak adını duymak istemediğim Omotoyossi var. Ancak bu kadro onları ilk 2'ye sokmaya yetmez. Grubun diğer 2 takımı Nijerya ve Mısır ilk 2 sırayı alır. Mısır'da sakat olan Mohammed Aboutreika kadroda yok. Keza Mido ve Amr Zaki'de yer almıyorlar. Kayserispor'a transfer olan Mohammed Shawky'de kadroya giremeyen bir başka isim. Ancak bu gruptan çıkmak için yeterli kadroya sahip Mısır. Mohamed Zidan,  Hossam Ghaly, Emad Motaeb, Ahmed Hassan takımın etkili isimleri. 2.lik için yeterli bence bu kadro. Nijerya ise turnuvanın favorilerinden. bu grupta da 1.lik adayım. Çok beğendiğim ve yazdığım Michael Eneramo kadroya girdi. Kalede Enyeama, savunmada Taiwo, Shittu, orta sahada John Obi Mikel, Chidi Odiah gibi isimler var. Hücumcu konusunda ise bol alternatifliler. Tecrübeli kaptan Kanu, Victor Obinna, Odemwingie, Obafemi Martins, Yakubu, Obasi...Gerçekten müthiş bir hücum hatları var. Bunların bir kısmı maalesef yedekte oturacak. 

D grubu ise en rahat grup bana göre. Turnuvanın kadro olarak en zayıf takımlarından Zambiya ve onlardan çok az daha iyi olan Gabon'un Tunus veya Kamerun'u zorlaması mümkün gözükmüyor. Gabon'da Ankaragücü'nde oynayan Roguy Meye ile Sivasspor'lu Bruno Zita var. Takımın en önemli kozları ise Milan'lı Willy Aubemeyang ile Eski G.Rangers'lı Daniel Cousin. Tabi bu kadrolar ile 2 takımında Kamerun ile baş çıkması mümkün değil. Tunus ise bazı oyuncularından yoksun ve çok genç bir kadroyla geldi. Benim kadroda göremediğim, çok iyi bir yıl geçirmese de görmeyi beklediğim Youssef Mouihbi vardı. Ama Tunus'un 10 numarası Ossama Darragi'ye özellikle dikkat etmenizi istiyorum. Çok çok genç bir kadroları var. 23-24 yaş ortlaması olan bu kadro tecrübesizlik yapmazsa bu grupta 2.liği alır. Kamerun'u sona sakladım çünkü sadece bu grupta değil turnuvada da favori takımım. Herkes kupanın Fildişi sahiline gideceğini düşünedursun ben Kamerun'u favori görüyorum.  Kadro olarak hiçbir eksiklikleri yok. Hatta Fildişi'nin yaşadığı kaleci sıkıntısını onlar yaşamıyor. Kameni iyi bir kaleci. Savunmada biraz sıkıntı var gibi gözüksede etkili orta saha o açığı kapar bana göre. Emana,  Alexandre Song, Jean Makoun, Enoh gibi fizik gücü çok üst düzey ve aynı zamanda teknik orta saha oyuncularına sahipler. bu oyuncular sadece savunmaya değil hücuma da katkıda bulunuyor. Hücum yönünden de bir sıkıntısı yok gerçi takımın. Golcü Eto'o, daha önce Fildişine karşı hattrick yapan Webo. 

Turnuva yarın Angola-Mali karşılaşması ile açılacak. Futbolun güzelliklerinin yaşandığı, savaşın bir kenara bırakıldığı bir turnuva diliyorum. 

Düzeltme: Togo sanırım kupadan çekildiğini açıklamış. Üzücü bir olay, spora gölge düşüren bir olay. Keşke yaşanmasaydı da Togo'yu seyredebilseydik. Muhtemelen gruptan yine çıkamayacaklardı ama mücadele eceklerdi, ülkelerini temsil edeceklerdi.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Joseba Etxeberria


Ülkemizde Athletic Bilbao'yu sevenler de nefret edenler de vardır. Ben sevenler ve destekleyenler tarafındayım. İspanya'da sevdiğim takımdır Bilbao. Yabancı oynatmıyorlar, milli takım gibiler klişelerinden uzak bir sevgi benimkisi. Evet tabi ki onlarında etkisi var. Ancak altyapıya verdikleri önem, futbolun endüstriyelleşmesine karşı duruşları, Bask bölgesindeki çocuklara kucak açmaları ve onlara imkan vermeleri asıl dikkat ettiğim nokta. Bir de kulübün bir aile olarak görülmesi kuşkusuz gözden kaçmıyor. Kulüpten nice başarılı ve kariyerli oyuncular yetişti. Bunlar İspanya'nın ve Avrupa'nın dev takımlarına da transfer oldu daha sonra. Halen  o potansiyelde olan bazı oyuncular da şu anda takımda top koşturmakta. Ancak herkesin yakından tanıdığı bir isim var ki Athletic Bilbao ile özdeşleşti son yıllarda.

Joseba Etxeberria bir başka Bask kulübü olan Real Sociedad'da kariyerine başladı. Daha sonra İspanya tarihinde o dönemde, o yaşta ödenen rekor bir ücret olan 3 milyon dolar ile Athletic Bilbao'ya geçti. İşte efsane olmak için attığı ilk adımdı o. Athletic Bilbao'da oynadığı müthiş futbol ile dikkat çeken Etxeberria hem ''büyük'' kulüplerin dikkatini çekiyor hem de İspanya ulusal takıma girmeyi başarıyordu. Onu A.Bilbao'daki kanat bindirmeleri ve birbirinden güzel gollerinin yanında Euro 2004'te oynadığı müthiş futbolla da hatırlayacağız. Tabi henüz futbolu bırakmadı ama örnek bir kara verdi kendisi bu sezon başında. 1977 doğumlu olmasına karşın muhtemelen sene sonunda futbolu bırakacağını ve bu son sezonunda kendisini Etxeberrria yapan kulübünü unutmadığını, ona neler verdiğini bildiğini söyleyerek herhangi bir ücret almadan tüm sezon oynayacağını açıkladı. Bundan önce ülkemizde nice kulübüne aşık oyuncular görmüştük. Sözleşmesinin bitmesine 3 sene varken bayrak öpüp, sahada haldır haldır koşan ama son 6 ayında ben profesyonelim gelen teklifleri değerlendiririm diyen. Ya da onlardan biraz daha iyi halli olanlarının, oturur konuşuruz ama para mevzusu çok geçmez aramızda kulüp ne derse o olur diyen. Ama bu bir ilk herhalde futbol tarihinde. Daha önce sadece bir Damiano Tomassi'yi hatırlıyorum. Ancak o da cüzi bir miktarda olsa almıştı. Etxeberria ise alacağı yıllık ücretin ''Athletic Bilbao Foundation''a aktarılmasını ve yeni nesil genç yeteneklerin kulüpten çıkmasını istedi. 

İşte Etxeberria'nın tavrı, duruşu orada. Yine ülkemizde ise kimi küçük düşünenler, senelerce milyon dolarlar kazanmasına rağmen kulüplerinin onlara vefasızlık yaptığını ve sırtını döndüğünü iddia ederek kendilerine sunulan üyelikleri bile almaya gitmeyecek derecede ''profesyonel'' olmuşlar. ''Endüstriyel futbola karşı Metin Oktay'' düsturunun yeni nesil temsilcisi Etxeberria'ya selam olsun.

''Endüstriyel Futbola Karşı Joseba Etxeberria.''

5 Ocak 2010 Salı

Meksika'nın En'leri



Meksika'da bir internet sitesi tarafından yapılan yılın en iyileri anketi, taraftarlar tarafından verilen oylarla belli oldu. Humberto Suazo en iyi futbolcu seçildi. Ancak en iyi forvet ödülünü Cruz Azul'den Emanuel Villa aldı. En iyi kaleci Jonathan Orozco en iyi kaleci, Alejandro Acosta en iyi stoper, Gerardo Torrado en iyi ön libero, Jaime Lozano en iyi ofansif orta saha seçildi. En iyi takım ise tabi ki açık ara farkla Monterrey oldu. Resmin üstüne tıklayarak detaylı seçimleri görebilirsiniz.

4 Ocak 2010 Pazartesi

Afrika Uluslar Kupası Grup Değerlendirmesi 1



Afrika uluslar kupası hakkında daha önce bir yazı hazırlamıştım. Ancak o zaman her takımın kesin kadrosu belli değildi. Şu anda tüm takımların kadroları belli oldu. Turnuva haftaya Pazartesi başlayacak. Her gün bir grubu değerlendirmeyi düşünüyorum. Sonra genel bir değerlendirme de yapıp turnuvayı açacağız. A grubundan başlayalım hemen.

Turnuvanın en enteresan gruplarından birisi aslında. Ev sahibi olarak Angola, Grubun favorisi Mali ve Dünya kupası vizesini sürpriz bir şekilde kapan Cezayir arasında geçecek mücadele. Malawi'nin herhangi bir şansı yok bana göre. Angola 2006 Dünya kupası ile hafızalarımıza kazındı. Onları genelde Dünya Basketbol şampiyonasında Afrika kontenjanından görürdük. Ancak futbolda'da boş olmadıklarını gösterdiler. Esas itibarıyla yıldız bir oyuncuları yok. En büyük yıldızları Benfica'lı Mantorras ve Manucho. Avrupa'nın çeşitli liglerinde oynayan bazı oyuncuları da var. Bu forvet hattını oluşturan ikili gayet başarılılar. Ev sahibi olmanın da avantajıyla gruptan çıkma mücadelesi verecekler.

Mali ise bence bu grubun tartışmasız favorisi. Aynı zamanda turnuvanın da sürpriz takımı olabilir. Avrupa'nın üst düzey liglerinde ve üst düzey takımlarında oynayan yıldız oyuncuları var. Orta sahayı oluşturan Mahamadou Diarra, Seydou Keita, Mohamed Sissoko üçlüsü rakiplere biraz zor geçit verir gibi. Forvette ise Frederic Kanoute var. Bunun yanında Nice forması giyen tecrübeli Bagayoko'yu da unutmamak lazım. Yine Gerets zamanı Marseille'da parlayan ve bu yılı Valenciennes'da kiralık geçiren Samassa forvette. Savunmada ise İtalya tecrübesi olan Diamoutene olacak.

Grubun diğer bir takımı ise Cezayir. Onlarda gruptan çıkmak için şanslılar. Eğer Angola ev sahibi olmasaydı ben bu grupta Mali ve Cezayir rahat çıkar derdim. Ancak ev sahibi olarak Angola ne yapar kestiremiyorum. Cezayir'de Nadr Belhadj, Karim Ziani, Antar Yahia, Mourad Meghni gibi tanıdığımız isimler var. Dünya kupası vizesini zor da olsa aldıktan sonra burada bir gevşeklik göstermezlerse başarılı olabilirler.

Malawi dosyasını açmak kolay değil. Takımın Avrupa'da oynayan tek oyuncusu Kanyenda. O da Rusya 2. liginde forma giyiyor. Diğer oyuncuların çoğu da  Güney Afrika liginde forma giyiyor. Tam anlamıyla kapalı kutular. Bence grupta şansları yok. Bu kadro ile çok büyük bir sürpriz çıkartırlarsa mucize olur.

Genel anlamda Mali ve Angola'nın çıkacağını düşünsemde Cezayir ev sahibini elerse büyükte bir sürpriz olmaz. Hatta olması gereken olur. Ama Angola sadece hakem ve seyirci desteğini değil, fazladan bir hırsı da arkasına alacak. O yüzden 2. takmı kestiremiyorum. Mali ise bu gruptan çıkar ve turnuvanın sürpriz takımı olur tahminimce.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Old Firm



Dünyanın 1 numaralı derbisi için iki ezeli rakip yarın karşı karşıya gelecekler yine. Senede 4 kez gerçekleşen bu buluşmalarda atmosfer yüksek oluyor tabi ki. Bu sene ne Rangers ne de Celtic eski güçlerinde değil. Özellikle Celtic beni çok hayal kırıklığına uğratıyor. Tabi Rangers'a sempati duymadığımdan onların başarısızlığına pek bakmıyorum. Mesela çok kötü bir şampiyonlar ligi performansları vardı. Ama Celtic genel anlamda çok yıldızını kaybetti. En son Nakamura'nın da ayrılmasıyla 10 numarasız bir takım oldular. Alışık değiliz tabi bu duruma. Ligde de işler istenilen gibi gitmiyor. Lider Rangers ile arada 7 puan fark var. 2 takımlı ligde fazla bir fark gözükmesede oyun olarak gelecek vaadeden bir oyun yok. Transfer dönemiyle belki bazı takviyeler yapılacaktır. Rangers'ta ise Boyd epey formda. Premier League'e transferi de an meselesi. Muhtemelen Old Firm oynayıp oraya geçecek. En son taliplisi Aston Villa idi. Celtic'in ise en önemli kozları tabi ki McDonald ve Samaras. Gönül Celtic ile birlikte bu maçta. Tribündeki You'll Never Walk Alone'a evde kanepeden eşilk edeceğim.
Muhtemel 11'ler;
Celtic: Boruc; Hinkel, Caldwell, Loovens, Fox, McGeady, Crosas, N'Guemo, Robson, McDonald, Samaras.
Rangers: McGregor; Broadfoot, Weir, Wilson, Papac, Whittaker, Davis, McCulloch, Lafferty, Fleck, Boyd.