20 Ekim 2009 Salı

Schmeichel; Manchester United nerede?





1992/1993 sezonunu şampiyon tamamlayan Galatasaray, 1993/1994 sezonunda yeni statüsü ile Şampiyonlar liginde oynamaya hak kazanmıştı. Buna göre artık eleme maçlarından sonra çeyrek finaller dörderli iki grup halinde oynanacaktı. Galatasaray 2. eleme turundan itibaren kupaya dahil oluyordu. Bu turda rakip İrlanda Cumhuriyetinden Cork City idi. Cork’u Ali Sami Yen’de Kubilay ve Arif golleri ile 2-1 yenip İrlanda’ya avantajlı gitmiştik. Gerçi yenilecek bir golün pahalıya patlama olasılığı da vardı. Ancak Kubilay yine ortaya çıkıp Tugay harika pasında topu ağlara yolluyordu. Böylece Galatasaray bu turu geçmişti. 3. turda rakip ise çok daha güçlü olacaktı; Manchester United.

Tarihler 20 Ekim 1993’ü gösterirken Galatasaray, Old Trafford’a tarih yazmak üzere çıkıyordu. Maçtan önce İngilizler yine klasik şekilde hindi doldurmanın, bahisten gelecek paralarla tatil yapmanın, hafta sonu oynayacakları lig maçının hesabı içindeydiler. Galatasarayımız ise maça; Hayrettin, Falco, Stumpf, Bülent, Yusuf, Tugay, Hamza, Suat, Arif, Kubilay, Hakan Ş. 11’i ile çıkacaktı. 2 yabancı stoper haricinde( Kubilay her ne kadar İsviçre ulusal takımında oynasa da) tamamen yerli oyuncularla sahadaydık. Ayrıca son yıllarda pek kullanmadığımız sarı forma ile çıkmıştık karşılaşmaya. Manchester United ise o sene sadece kendi liginin değil Şampiyonlar liginin de favorileri arasındaydı.

Maçtan önce Falco’nun deyimiyle Cantona kabarık horoz gibi artist artist sahda dolanıyordu. Henüz Galatasaray ile karşılaşmamış tüm takım oyuncularının yaptığı kibirlikteydi kısacası. Ama son dakikalardaki halet-i ruhiyesi bambaşka olacaktı. Maç başlamış ve başlar başlamaz United ev sahibi olmanın da avantajıyla baskılı başlamıştı. Cantona’nın sağ çapraza atmak istediği top Bülent’e çarpmış ve ‘’golcü eleman’’ Hughes’ün önüne düşmüştü. Hughes de öne çıkan Hayrettin’in üzerinden topu ağlara yollayınca 1-0 geriye düşmüştük henüz 2. dakikada. Çok erken yenen bu gol moralleri epey bozmuştu aslında. Ardından United durulmuyor dalga dalga üzerimze geliyordu. Köşe vuruşları ile kalemizi yokluyorlardı. Özellikle Pallister’ı ön direkte iyi kullanıyorlardı. Nitekim böyle bir köşe vuruşu sonucu 14. dakikada Pallister’ın ve Hakan’ın beraber vurdukları topta Manchester United 2. golünü buluyordu. Artık maçı izleyenlerin keyfi iyice kaçmıştı. Bu maç 7-8 olur, ertesi gün iş-okul var diye yatan nice insan tanırım.

‘’2-3 pas yaptığımız zaman takım halinde kapanıyor’’du Manchester United. Ama o sırada Hakan’ın pasında ceza sahası dışında topla buluşan Arif topa öyle bir vurmuştu ki ‘’Schmeichel değil bütüm maykıllar gelse o topu oradan çıkartamazdı.’’ Evet topu tam 90’a asmıştı Arif, ‘’Köşedeki örümceği almıştı.’’ İngilizler yeni başladıkları fileye takılı kamera uygulamasından da bu golden sonra vazgeçmişlerdi zaten. Arif topa öyle bir vurmuştu ki adamların kamerasını bile bozmuştu. ‘’Bu sefer 20 dakikada 3 gol 4 gol yok, Galatasaray direnecek.’’

Dakikalar ilerliyor beklenenin aksine Galatasaray her saniye maça iyice ağırlığını koyuyordu. Ancak o sıralarda ülkemizdeki maç yayınları şimdi ki gibi kesintisiz değildi. Yani maçın orta yerinde şak diye reklam girebiliyordu. Gerçi bu olay bu maçla birlikte son bulacaktı. Sebebi ise yine Galatasaray bastırıp gol ararken bir anda giren ‘’Gecem yaylı yatakları’’, ‘’Vestel’den Mercedes kampanyası’’ reklamları sayesinde reklam arasında maç izliyor oluşumuzdu. Yine böyle ikiz yatak reklamı dönüşü ekranın üstünde 2-2’yi görüp emin olamayanlar, 2-2 mi yazıyor diye ev halkından, sağdan soldan onay aldıktan sonra havalara sıçrıyordu. Galatasarayımız golü atıyor ama biz teknik aksaklık sebebiyle geç gelen ses gibi gole de geç sevinebiliyorduk ancak.

Arif’in ara pas ile birbirine giren savunma ile kaleci Schmeichel’ın arasından sıyrılıp gelen Kubilay ağlara giden topu iyice tepiyor ve kendini de ağlara yolluyordu. Kameralarını bozduktan sonra şimdide ağlarını yırtıyorduk İngilizlerin. Durum 2-2 olmuştu. Daha ilk yarı bitmeden yenilen gollere hemen cevabımızı vermiş United’lıları şaşkına çevirmiştik. Ancak ataklarımız bitecek gibi değildi üst üste pozisyonlara giriyor, ‘’Kırmızı’’ları şaşkına çeviriyorduk.

İkinci yarıda da değişen pek bir şey olmamıştı açıkçası. Galatasaray yine topa hakim ve oyunu yönlendiren taraftı. İngilizler yavaş yavaş yorulmaya da başlamıştı. ‘’Dönemiyordu İngilizler.’’ United kalesine akıyorduk adeta ‘’ 5 olduk 6 olduk nasıl yükleniyoruz nasıl bir tempo.’’ ydu bu. Maçın yıldızı Arif sol çaprazda topla buluşarak ceza sahasına yaklaşıyordu. Şut açısını bulup vurduğunda top tam köşeye doğru gidiyordu. Ama şansızlık top direkten dönmüştü. Tam tüh demeye hazırlanırken seken topa yine yetişen Kubilay Türkyılmaz topu ağlara yolluyordu. ‘’İşte gol, İşte Türkiye, İşte Galatasaray. Schmeichel; Manchester United nerede. İşte Türk futbolu bu, İşte Şampiyonlar ligi bu’’ diye bağıran Ümit Aktan televizyon tarihine geçecek lafını da burada ediyordu. ‘’Ağlamak istiyorum sayın seyirciler.’’

Henüz ‘’Sir’’lüğe terfi edememiş olan Alex Ferguson sakızını daha bir haşin çiğnemeye başlamış, Cantona n’oluyoruz lan havasına bürünmüş, maçtan önce hindi dolması muhabbeti yapan İngiliz taraftarlar sus pus olmuştu. Bizim yedek kulübesinde ise herkes ayağa kalkmış, Ahmet Akçan da işte bu kadar der gibi iki yumruğunu sallamıştı. Teknik direktör Hollman ise biraz daha sakin sevinmekteydi. Ama muhtemelen İngilizlerin kibirine dayanamayan Nezihi yan taraftaki taşların üstüne çıkıp halk arasında ’’ Ahanda size kolum girsin’’ şeklinde tarif ettiğimiz hareketi İngiliz taraftarlara çekiyordu.

Bu golden sonra artık pabucun pahalı olduğunu kavrayan United’lılar kalemize çok sık gelmeye başlamışlardı. Son dakikalara girilirken bizde iyice geriye çekilmiş ve maçı böyle bitirmenin planları içindeydik. Ancak Keane’nin içeriye doldurduğu topa Cantona vuruyor ve beraberliği sağlıyordu. 10 atarız diye dalga geçen İngilizler gelen bu beraberliğe deli gibi sevinmişlerdi. Ne de olsa 37 sene sonra ilk defa kendi sahalarında mağlubiyet görmekten son anda yırtıyorlardı. Hakemin bitiş düdüğü çaldığında Türkiye bayram yerine dönecekti.

Tam 16 sene önce, yine bir 20 Ekim gecesi bu zaferi bizlere yaşatan tüm oyuncu ve teknik heyetle ne kadar övünsek azdır. Bu unutulmaz zaferden sonra Ali Sami Yen’den de çıkartmıyorduk İngilizleri ve 0-0 biten maçın neticesinde çeyrek finale ve gruplara kalıyorduk. Galatasaray tarih yazıyordu bu sonuçlarla. Öyle ki bir sonraki sene Uefa ''güçlü takımların'' bu kadar erken elenmemesi için statü değişikliğine gidecekti.

4 yorum:

  1. Abi, tam isabet olmuş yazı, yarın ben de bu maça değinecektim kısa da olsa. Sırf bunun için maç dvd'mi arayıp caps aldım, netteki pozlar iyi olmadığı için. :D Eline sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Sağol Uğur. Evet internette bu maçla alakalı resim bende bulamadım, enteresan.. :)

    YanıtlaSil
  3. Yaziyi okuduktan sonra bende aglamak istiyorum.Hayatim boyunca galatasaray bana cok buyuk sevincler ve gurular yasatti ve biliyorum ku dahada yasaticak ama genede diyoruz ki 'basarilar gelir gecer asaletin bize yeter'

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler bu güzel yazı için. http://www.youtube.com/watch?v=5TZoZW89cnc

    YanıtlaSil